Kişi, kiminle olduğuna bakmalı
Allahü teâlânın sevdiği bir kul olabilmek için, cenâb-ı Hakkı ve Onun sevdiklerini sevmek ve Onu sevenlerle beraber olmak lazımdır. İyi huylu olmak için ve iyi ahlakını muhafaza edebilmek için, salih kimselerle, iyi huylularla arkadaşlık etmelidir. İnsanın ahlakı, arkadaşının huyu gibi olur. Bunun için kötü huylularla arkadaşlık etmemelidir. Hadis-i şerifte; (İnsanın dini, arkadaşının dini gibi olur) buyuruldu.
Eyyub-i Sahtiyani hazretleri anlatır:
“Talak bin Habib ile oturuyordum. Sa’id bin Cübeyr hazretleri yanımızdan geçti ve bana dönerek; (Onunla oturma! O, bid’at sahibidir) dedi.”
Abdülkadir Geylani hazretleri, bir talebesine hitaben; “Kötü arkadaşları terk et. Onlara sevgi duyma, salihleri sev. Yakının bile olsa, kötü arkadaştan uzak dur. Uzak bile olsa, iyi arkadaşlarla beraber ol. Kimi seversen, seninle onun arasında bir yakınlık hasıl olur. Bu bakımdan, sevgi beslediğin kimsenin kim olduğuna iyi bak” buyurmuştur.
Seven, sevdiğinin sevdiklerini sever ve düşmanlarına da düşman olur. Bu sevmek ve düşmanlık, insanın elinde değildir, kendiliğinden hasıl olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, Musa aleyhisselama, ‘yalnız benim için ne yaptın?’ dedi. ‘Ya Rabbi! Senin için namaz kıldım, oruç tuttum, zekat verdim ve zikir yaptım’ cevabını verince, ‘kıldığın namazlar, seni Cennete kavuşturacak yoldur, kulluk vazifendir. Oruçların, seni Cehennemden korur. Verdiğin zekatlar, kıyamet günü sana gölgelik olur. Zikirlerin de, o günün karanlığında, sana ışık olur. Benim için ne yaptın?’ buyurdu. ‘Ya Rabbi! Senin için olan şeyi bana bildir’ deyince, Allahü teâlâ, ‘ya Musa, sevdiklerimi sevdin mi ve düşmanlarıma düşmanlık ettin mi?’ buyurdu. Musa aleyhisselam, Allahü teâlâ için olan en kıymetli şeyin, Hubb-i fillah ve Buğd-i fillah olduğunu anladı.)
İnsan, dünyada kimi sever, kimlerle beraber olursa, ahirette de onların yanında olur. Peygamber efendimiz; (Yemin ederim ki, Allahü teâlâ, insanı sevdikleri ile beraber haşredecektir) buyurmuşlardır.
Ahlakı, itikadı bozuk olan kötü kimselerden uzak durmalı, onlarla beraber bulunmamalıdır. Esma bin Ubeyd hazretleri anlatır:
“Ali ibni Sirin hazretlerinin yanına bid’at sahibi olan iki kişi gelerek;
- Sana bir hadis soracağız, dediklerinde;
- Hayır, sormayınız, dedi.
- Bir âyet soracağız, dediklerinde;
- Hayır, buradan gidiniz, yoksa ben giderim, dedi. Gittiler. Orada bulunanlar;
- Kur’an-ı kerimden bir âyet üzerinde konuşsaydın ne olurdu, dediler.
- Onların âyet-i kerimeyi değiştirerek okumalarından ve bu değişikliğin kalbimde yer etmesinden korktum, cevabını verir.”
Bir kimse, Resulullah efendimizin huzuruna gelerek kıyamet gününü sorunca, Peygamber efendimiz;
- Kıyamet için ne hazırlık yaptın? buyurur. O kimse;
- Allah’ın ve Resulünün sevgisini hazırladım, cevabını verince, Resulullah efendimiz;
- Sevdiklerinle beraber olursun buyururlar.
Eskiden Müslümanlarla Hıristiyanlar karışık yaşıyorlardı. Bir köyde bir Müslüman ile bir Hıristiyan arkadaş olmuşlar. Müslüman, arkadaşının iman etmesini ister ve;
- Gel hak din, bizim dinimiz olan İslamiyet’tir, Müslüman ol, der. Hıristiyan da;
- Hayır, bizim dinimiz hak din, der. Müslümanın hatırına bir fikir gelir ve;
- Bir ateş yakalım ve elimizi ateşe sokalım. Hangimizin dini hak ise onun eli yanmaz, der. İkisi de gelir ve ellerini yanan ateşin içine sokarlar. Fakat ikisinin de eli yanmaz. Müslüman bu hale hayret eder ve şaşırır. Sebebini de merak eder. O gece rüyasında kendisine; “O kimse sana dua etsin. Senin yanında olduğu, seni sevdiği için ve senin hatırına onun eli de yanmadı” denir.
Netice olarak, bir kimsenin kim olduğuna değil, kiminle olduğuna, kimleri sevdiğine ve kimlerle beraber bulunduğuna bakmalıdır. Eğer bir kimse, Allahü teâlâya iman eden, Onun yolunda olan ve Onu sevenlerle beraberse, ahirette de, sevdikleri ile beraber olur. Peygamber efendimizin buyurduğu gibi:
(Allahü teâlâ, insanı sevdiklerinin arasında haşredecektir.)