Dünya Bir Misafirhane Gibidir
Dünya hayatı, bir hayal, bir görüntüdür. Hakiki hayat, ahiret hayatıdır.
Dünya hayatı, hakikat olan ahiret hayatının aynadaki görüntüsü gibidir.
Nasıl ki aynadaki görüntü, bir müddet durur ve karşısındaki hakikat çekilince yok olursa ve bir ipe bağlı taş da, çevrilmeyince daire görüntüsü kaybolursa, dünya da, bir gün kaybolacak görüntüden ibarettir.
Vehim ve hayalin arkasından koşmak, hayalperestliktir. Hayalin ise, ideali olmaz. İnsanın ideali, gayesi, maksadı, hayalhane olan bu dünya olmamalıdır. Bu sebeple, hayal olan dünyanın peşinde koşan bir kimse, ya bunları idrak edemeyecek, anlayamayacak derecede ahmaktır veya çok gafildir.
Zira Peygamber efendimiz; (Ahiretin sonsuz olduğuna inanan kimsenin, bu dünyaya gönül bağlaması, çok şaşılacak şeydir) buyurmuştur.
Allahü teâlâ insanı, kendisine ibadet, kulluk etmesi için yaratmıştır. İnsanın saadete kavuşması için, yaratılış gayesine dikkat etmesi ve dünyaya düşkün olmaması lazımdır.
İnsan, dünyada baki yani kalıcı değildir. Zaten dünyanın kendisi ve nimetleri, sonsuz kalacak şekilde yaratılmamıştır.
Dünya, ahirette saadete kavuşmak için bir binek gibidir. Sevinç yeri değil, ayrılık yeridir. Akıllı kimseler, bu fani yani geçici olan dünyaya düşkün olmayıp kulluk vazifesini hakkıyla yapanlardır.
Bu sebeple insan, kalıcı olmayan dünya zevklerine daldıkça, dertleri ve üzüntüleri artar. Dünya için çalışan, rahat edemez. Rahat etmek için ölüme hazırlanmak lazımdır. Ölümü düşünen ve buna uygun hareket eden bir kimse, rahat eder.
Dünya için çalışan yorulur fakat ahiret için çalışan yorulmaz. Çünkü ahiret için çalışanın hedefi, Allahü teâlânın rızasıdır.
Hadis-i şerifte de; (Dünya sizin için yaratıldı. Siz de ahiret için yaratıldınız! Ahirette ise, Cennetten ve Cehennem ateşinden başka yer yoktur) buyurulmuştur.
Bu dünya, bir konaktır. Ahirete göre ise, zindan gibidir. Bu geçici varlık, bir görünüştür. Gölge gibi, yavaş yavaş çekilmekte ve geçip gitmektedir. Hadis-i şerifte; (İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar) buyuruldu.
Dünya hayatı, rüya gibidir. Ölüm uyandırıp, rüya bitecek ve hakiki hayat başlayacaktır. Yahya bin Muaz-ı Razi hazretleri; �Dünyaya aldanmaktan çok sakınınız. Burası, yolcu konağı gibi geçicidir. Bugün buradayız. Belki yarın, belki daha önce göç edeceğiz. Burada bir an evvel azığımızı tamamlayalım. O kadar çabuk olalım ki, konuşmaya vaktimiz kalmasın. Konuşmayı ahirete bırakalım� buyurmuştur.
Davud-i Tai hazretlerine, akrabalarından birisi; (Efendim, akrabayız, bu sebeple bana biraz nasihat etseniz, vasiyette bulunsanız) deyince, Davud-i Tai hazretleri ağlamaya başlar ve; (Gece ve gündüz, yolculukta bir konak yeri gibidir. Dünya ile ahiretin arası, bu kadardır. Dünyadan, ahirete mutlaka gideceğimize göre oraya hazırlanmak lazım. Çünkü yolculuğun bitmesi yakın, ecelin gelmesi ise ondan da yakındır. Ben bunları sana söylüyorum, fakat bu nasihate, senden çok, benim ihtiyacım vardır) buyurur.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Dünya ziraat yeridir. Tarlayı ekmeyip, tohumları yiyerek zevk ve safa süren, mahsul almaktan mahrum kalacağı gibi, dünya hayatını, geçici zevkleri, nefsin arzularını taşkın ve şaşkın olarak yapmakla geçiren de, ebedi nimetlerden, sonsuz zevklerden mahrum olur. Bu hâl, aklı başında olanın kabul edeceği bir şey değildir.
Dünya işleri ile zaruret miktarı uğraşmalı, başka zamanlarda, hep ahireti kazandıracak işleri yapmalıdır. Sözün özü, gönül Allah ,tan gayrisine tutulmaktan kurtulmalı, beden ve azaları da, İslamiyet�e uymakla süslemelidir.
Fudayl bin İyad hazretleri, insanlara dünyanın fani, geçici ve değersiz, ahiretin baki, kalıcı ve paha biçilmez olduğunu anlatır ve Dünyanın tamamı altından olsaydı, yine yok olurdu. Ahiret ise, çanak-çömlek gibi topraktan olsaydı, yine baki olurdu. Akıllı kimse, geçici olan dünyayı, altın da olsa reddeder. Baki olan ahireti, çanak çömlek gibi topraktan da olsa kabul eder. İşin aslı, ahiret baki ve altın gibi kıymetlidir. Dünya ise, fani ve çanak-çömlek gibi kıymetsizdir buyururdu.
Ahmed Yesevi hazretleri de bir talebesine hitaben Akıllı isen, dünyaya gönül bağlama. Dünyaya meyledersen, şeytan seni emri altına alır ve felaketten felakete sürüklenirsin de hiç haberin olmaz buyurmuştur.
Cüneyd-i Bağdadi hazretlerine; (Allahü teâlânın rızasına nasıl kavuşulur?) diye sorulunca; (Dünyaya düşkün olmayı terk et, kavuşursun. Nefsin hevasına uyma ulaşırsın) buyurur.
Netice olarak dünya, bir misafirhane yani bir han gibidir. Biri konar, diğeri ise gider. Peygamber efendimizin buyurduğu gibi:
(Dünyada, kalıcı değil, yolcu gibi yaşamalı! Öleceğini hiç unutmamalı!)
alıntı